enbiya suresi 79 ayet ne için okunur
Fizilalil Kuran Meali: Enbiyâ Suresi 79. Ayet Meali, Enbiyâ 79, 21:79 Davud´un verdiği bu hükmü, Süleyman´ın kavrayıp onaylamasını sağladık. Her ikisine de egemenlik ve bilgi verdik. Allah´ı noksanlıklardan tenzih etme konusunda dağları ve kuşları Davud´a boyun eğdirdik. Biz bunları yaparız.
euro. 18,1512. altin
Mutluluğun Şifresi > Dualar > Sevgi ve saygı duaları > Evdeki huzursuzluk için “Enbiya Sûresi”. sponsor reklam. Evdeki huzursuzluk için,Enbiya suresi 21 gün suya okunur. 1. İkterabe lin nasi hısabühüm ve hüm fı ğafletim mu’ridun. 2. Ma ye’tıhim min zikrim mir rabbihim muhdesin illestemeuhü ve hüm yel’abun. 3.
Enbiya Suresi Mekke döneminde inmiştir. 112 âyettir. “Enbiyâ”, peygamberler demektir. Sûre, temel konu olarak peygamberlerden, onların tevhit davası uğrunda verdikleri mücadelelerden bahsettiği için bu adı almıştır.
EnbiyâSuresi 79. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri. Enbiyâ Suresi 79. ayeti ne anlatıyor? Enbiyâ Suresi 79. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri
nada nada mi la memiliki jarak interval nada. Güncelleme Tarihi Haziran 29, 2021 1418Oluşturulma Tarihi Nisan 13, 2020 1600Enbiya Suresi Mekke döneminde inmiştir. 112 âyettir. “Enbiyâ”, peygamberler demektir. Sûre, temel konu olarak peygamberlerden, onların tevhit davası uğrunda verdikleri mücadelelerden bahsettiği için bu adı almıştır. Enbiya Suresi peygamberler ve tevhit davası uğrunda verdikleri mücadeleleri ele almaktadır. İşte, Enbiya Suresi Türkçe ve Arapça okunuşu ile birlikte Enbiya Suresinin anlamı hakkında detaylı bilgilerEnbiya Suresi, Mushaftaki sıralamada yirmi birinci, iniş sırasına göre yetmiş üçüncü sûredir. İbrâhim sûresinden sonra, Mü’minûn sûresinden önce Mekke döneminde inmiştir. Abdullah b. Mesûd, “Benî İsrâil İsrâ, Kehf, Meryem, Tâhâ ve Enbiyâ sûreleri, benim Mekke’de ilk öğrendiğim güzel sûrelerdir” demiştir Buhârî, “Tefsîr”, 21/1. Bazı müfessirler 44. âyetinin Medine döneminde nâzil olduğu kanaatindedir. İşte, Enbiya Suresi Türkçe ve Arapça okunuşu ile birlikte Enbiya Suresinin anlamı hakkında detaylı bilgilerENBİYA SURESİ ANLAMIMekke devrinde nâzil olmuştur. İbn Abbas ve İbnü’z-Zübeyr’den gelen rivayetler bu konuda ittifak bulunduğunu ortaya koymaktadır Süyütî, ed-Dürrü’l-menŝûr, V, 615; Âlûsî, XVII, 2. Ancak Süyûtî el-İtķān’da 44. âyetin Mekkî olmadığını kaydetmiş I, 47 fakat bunun mesnedini göstermemiştir. Buhârî, İbn Mesûd’un İsrâ, Kehf, Meryem, Tâhâ ve Enbiyâ sûrelerinin Mekke devrinde gelen ilk sûreler arasında bulunduğunu ima eden bir rivayetine yer vermişse de “Tefsîr”, 17/1, 21/1 gerek muhtevası gerekse diğer kaynakların bu sûreyi nüzûl sırasına göre yetmiş üçüncü olarak göstermesi, bunun ilk gelen sûrelerden değil Mekke devrinin ortalarında veya sonlarına doğru gelen sûrelerden olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Sûre 112 âyet olup fâsıla*sı م، ن sekiz peygamberin tebliğ hayatından ve çeşitli özelliklerinden bahseden ve bu sebeple Enbiyâ sûresi adını alan sûrenin esas konusu, peygamberlerin hak dini yayma ve benimsetme hususunda her türlü zorluğa ve engellemelere rağmen başarıya nasıl ulaştıklarını göstermek ve hakkın bâtıl karşısında elde ettiği zaferi haber daha ilk âyetinde, gaflet içinde yüzen Mekkeli müşriklerin cezalandırılacakları günün yaklaştığını, onların rablerinden gelen her yeni irşad ve ikazı eğlenerek dinlediklerini, kalplerinin oyun ve eğlenceye daldığını, kendi aralarında yaptıkları gizli konuşmalarda Hz. Peygamber’in bir beşer ve bir şair, Kur’an’ın da onun uydurması, hatta saçma sapan rüyalarından ibaret olduğunu söylediklerini ve önceki ümmetler gibi maddî mûcize talep ettiklerini haber verir. Halbuki Hz. Muhammed de gelmiş geçmiş bütün peygamberler gibi bir beşerdir. Peygamberlerin diğer insanlardan farkı Allah’tan vahiy almalarıdır. Peygamberleri yalanlayanlar helak olup giderken onlar ümmetleriyle birlikte mücadelelerinde galip gelmişlerdir. Aslında Kur’an, muhataplarının şanını yüceltmek ve onları büyük bir millet yapmak için gönderilmiştir âyet 6-10.Sûrenin bundan sonraki âyetlerinde, geçmişte cereyan eden hak - bâtıl mücadelesinde zalimlerin daima yenilgiye uğradığı vurgulandıktan sonra canlı cansız bütün kâinatın Allah’ın hâkimiyetinin altında bulunduğu, evrendeki düzenli işleyişin O’nun varlığına, birliğine ve yetkin sıfatlarının mevcudiyetine delil teşkil ettiği ifade edilmek suretiyle son peygambere ait mûcizenin kevnî ve maddî değil aklî, ilmî ve evrensel olduğuna dikkat çekilir âyet 11-33. Allah’ın tebligatını ulaştıracak elçilerin melek olması gerektiği şeklinde müşrikler tarafından ileri sürülen iddiaya cevap olmak üzere insanlara gönderilen bütün peygamberlerin kendi türlerinden olduğu gerçeği çerçevesinde onların da herkes gibi fâni bulunduğu, bu sebeple de hakkı temsil eden ilâhî mesajın korunmasının önem taşıdığı anlatılır. Bunca açık ve etkin uyarılara rağmen vahiy ile alay edenlerin âkıbetlerinin dünyada ve âhirette vahim olacağı ifade edilir âyet 34-47.Enbiyâ sûresinin bundan sonraki üç âyetinde Hz. Mûsâ ile Hârûn’a vahiy indirildiği, Kur’an’ın da bir vahiy mahsulü olduğu kaydedilir ve özellikle önceki vahiylerden haberdar olan kimselerin Kur’an’ı inkâr edişleri yadırganır. Ardından Hz. İbrâhim’in tevhid mücadelesi ayrıntılı bir şekilde anlatılır, onun ateşe atıldığı halde ilâhî bir himayenin sonucu olarak yanmadığı belirtilir âyet 51-70. Müteakip âyetlerde sırasıyla Hz. Lût, İshak, Yakūb, Nûh, Dâvûd, Süleyman, Eyyûb, İsmâil, İdrîs, Zülkifl, Zünnûn Yûnus, Zekeriyyâ ve Yahyâ’nın irşad ve tebliğ hayatlarına özlü ifadelerle temas edilir âyet 71-90. Dünyaya gelişi başlı başına bir mûcize olan Hz. Îsâ annesine nisbetle anıldıktan sonra bütün bu peygamberlerle ümmetlerinin aslında bir tek ümmet olup temel ilkeleriyle aynı dine muhatap oldukları, fakat kendi aralarında parçalara ayrıldıkları ve hepsinin Allah’ın huzuruna döneceği vurgulanır âyet 91-93. Sûrenin bundan sonraki âyetlerinde tevhid inancı pekiştirilir, iyilerle kötülerin âkıbetleri tasvir edilir ve yeryüzüne daima iyilerin vâris olacağı ilkesi hatırlatılır. Son vâris ve son peygamber Hz. Muhammed’in evrensel mesajı, “Biz seni bütün âlemlere sadece rahmet vesilesi olarak gönderdik” ifadesiyle dile sûresinin faziletine dair Übey b. Kâb’dan rivayet edilip bazı tefsirlerde yer alan meselâ bk. Zemahşerî, III, 110; Beyzâvî, IV, 285 ve söz konusu sûreyi okuyanın kıyametteki hesabının kolay görüleceğinden, ayrıca Kur’an’da adı geçen her peygamberin kendisine selâm verdiğinden söz eden hadisin mevzu olduğu kabul edilmiştir bk. İbnü’l-Cevzî, I, 239-241; Zerkeşî, I, 432.ENBİYA SURESİ TEFSİRİSûrede başka konuların yanında on yedi peygamberden söz edildiği ve onların kavimleriyle olan münasebetlerine dair bilgilere yer verildiği için sûreye “peygamberler” anlamına gelen Enbiyâ adı Allah’ın birliğinin yanı sıra O’nun eş, ortak ve çocuk edinmekten münezzeh olduğu; vahiy, peygamberlik ve insanların vahiy karşısındaki tutumu, kıyamet alâmetleri, kıyamet halleri, öldükten sonra dirilme ve hesap verme gibi İslâm’ın temel inançları ele alınmakta; insanlarda ve kâinatta Allah’ın kudretini gösteren delillere, Allah’ın büyüklüğüne, kâinatın bütünlüğü ve düzeni ile Allah’ın birliği arasında bir irtibat bulunduğuna dikkat çekilmektedir. Bu arada hayat ve ölüm konularına yer verilmekte, hiçbir insanın ebedî olarak yaşayamayacağı hatırlatılarak insanların bu gerçek ışığında davranmaları istenmektedir. Peygamberleri yalanlayan önceki kavimlerin helâk oldukları, sonrakilerin onların yurtlarını ve kalıntılarını gördükleri halde ibret almadıkları için cezaya çarptırıldıkları bildirilmekte; Hz. İbrâhim’in putperest kavmiyle olan mücadelesine, bazı peygamberlerin kıssalarından kesitlere yer verilmekte, son olarak da Hz. Muhammed aleyhisselâmın âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygamber olduğu ifade edilmekte ve davetinin esasları OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZENBİYA SURESİ ARAPÇA lin nasi hısabühüm ve hüm fı ğafletim mu' ye'tıhim min zikrim mir rabbihim muhdesin illestemeuhü ve hüm yel' kulubühüm ve eserrun necvellezıne zalemu hel haza illa beşerum mislüküm e fete'tunes sıhra ve entüm rabbi ya'lemül kavle fis semai vel erdı ve hüves semiul kalu adğasü ahlamim belifterahü bel hüve şaır felye'tina bi ayetin kema ürsilel amenet kablehüm min karyetin ehleknaha e fe hüm yü' ma erselna kableke illa ricalen nuhıy ileyhim fes'elu ehlez zikri in küntüm la ta' ma cealnahüm cesedel la ye'külunet taame ve ma kanu sadaknahümül va&'de fe enceynahüm ve men neşaü ve ehleknel kad enzelna ileyküm kitkaben fıhi zikruküm e fe la ta' kem kasamna min karyetin kanet zalimetev ve enşe'na ba'deha kavmen ehassu be'sena izahüm minha terküdu varciu ila ma ütriftüm fıhi ve mesakiniküm lealleküm tüs' ya veylena inna künna ma zalet tilke da'vahüm hatta cealnahüm hasıyden ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma eradna en nettehıze lehvel lettehaznahü mil ledünna in künna nakzifü bil hakkı alel batıli fe yedmeğuhu fe iza hüve zahık ve lekümül veylü mimma lehu men fis semavati vel ard ve men ındehu la yestekbirune an ıbadetihı ve la ven nehara la alihetem minel erdı hüm kane fıhima alihetün ilellahü lefesedeta fe sübhanellahi rabbil arşi amma yüs'elü amma yef'alü ve hüm yüs' min dunihı aliheh kul hatu bürhanekümv haza zikru mem meıye ve zikru men kablı bel ekseruhüm la ya'lemunel hakka fehüm mu' ma erselna min kablike mir rasulin illa nuhıy ileyhi ennehu la ilahe illa ene fa' kalüttehazer rahmanü veleden sübhaneh bel ıbadüm yesbikunehu bil kavli ve hüm bi emrihı ya' ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yeşfeune illa li menirteda ve hüm min haşyetihı mey yekul minhüm innı ilahüm min dunihı fe zalike neczıhi cehennem kezalike necziz ve lem yerallezıne keferu ennes semavati vel erda kaneta ratkan fe fetaknahüma ve cealna minel mai külle şey'in hayy e fe la yü' cealna fıha ficacen sübülel leallehüm cealnes semae sakfem mahfusa ve hüm an ayatiha mu' hüvellezı halekal leyle ven nehara veş şemse vel kamer küllün fı felekiy ma cealna li beşerim min kablikel huld efeim mitte fehümül nefsin zaikatül mevt ve nebluküm biş şerri vel hayri fitneh ve ileyna iza raakellezıne keferu iy yettehızuneke illa hüzüva e hazellezı yezküru aliheteküm ve hüm bi zikrir rahmani hüm insanü min acel se ürıküm ayatı fe la testa' yekulune meta hazel va'dü in küntüm ya'lemüllezıne keferu hıyne la yeküffune av vücuhihimün nara ve la an zuhurihim ve la hüm te'tıhim bağteten fe tebhetühüm fe la yestetıy'une raddeha ve la hüm le kadistühzie bi rusülim min kablike fe haka billezıne sehıru minhüm ma kanu bihı mey yekleüküm bil leyli vne nehari miner rahmanv bel hüm an zikri rabbihim mu' lehüm alihetün metneuhüm min dunina la yestetıy'une nasra enfüsihim ve la hüm minna metta'na haülai ve abaehüm hatta tale aleyhimül umür e fela yeravne enna ne'til erda nenkusuha min atrafiha e fehümül innema ünziruküm bil vahyi ve la yesmeus summüd düae iza ma leim messethüm nefhatüm min azabi rabbike le yekulünne ya veylena inna künna nedaul mevazinel kısta li yevmil kıyameti fe la tuzlemü nefsün şey'a ve in kane miskale habbetim min hardelin eteyna biha ve kefa bina le kad ateyna musa ve harunel fürkane ve dıyaev ve zikral lil yahşevne rabbehüm bil ğaybi ve hüm mines saati haza zikrum mübarakün enzelnah e fe entüm lehu lekad ateyna ibrahıme ruşdehu min kablü ve künna bihı kale li ebıhi ve kavmihı ma hazihit teemasılülletı entüm leha vecedna abaena leha le kad küntüm entüm ve abaüküm fı dalalim ec'tena bil hakkı em ente minel ber rabbüküm rabbüs semavati vel erdıllezı fetarahünne ve ene ala zaliküm mineş tellahi le ekıdenne asnameküm ba'de en tüvlelu cealehüm cüzazen illa kebıral lehüm leallehüm ileyhi men feale haza bi alihetina innehu le minez semı'na fetey yezküruhüm yükalü lehu fe'tu bihı ala a'yünin nasi leallehüm e ente fealte haza bialihetina ya bel fealehu kebiruhüm haza fes'eluhüm in kanu raceu ila enfüsihim fe kalu inneküm entümüz nükisu ala ruusihim lekad alimte ma haülai efeta'büdune min dunillahi ma la yenfeuküm şey'ev ve la leküm ve li ma ta'büdune min dunillah efela ta' harrikuhü vensuru aliheteküm in küntüm ya naru kunı berdev ve selamen ala eradu bihı keyden fe cealnahümül necceynahü ve lutan ilel erdılletı birakna fıha lil vehebna lehu ishak ve ya'kube nafileh ve küllen cealna cealna hüm eimmetey yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim fı'lel hayrati ve ikames salati ve ıtaez zekah ve kanu lena lutan ateynahü hukmev ve ılmev ve necceynahü minel karyetilletı kanet ta'melül habis innehüm kanu kavme sev'in edhalnahü fı rahmetina innehu mines nuhan iz nada min kablü festecebna lehu fenecceynahü ve ehlehu minel kerbil nasarnahü minel kavmillezıne kezzebu bi ayatina innehüm kanu kavme sev'in fe ağraknahüm davude ve süleymane iz yahkümani fil harsi iz nefeşet fıhi ğanemül kavm ve künna li hukmihim fehhemnaha süleyman ve küllen ateyna hukmev ve ılmev ve sehharna mea davudel cibale yüsebbıhne vet tayr ve künna allemnahü san'ate lebusil leküm li tuhsıneküm mim be'siküm fe hel entüm li süleymaner rıha asıfeten tecrı bi emrihı ilel erdılletı barakna fıha ve künna bi külli şey'in mineş şeyatıyni mey yeğusune lehu ve ya'melune amelen dune zalik ve künna lehüm eyyube iz nada rabbehu ennı messeniyed durru ve ente erhamür lehu fe keşefna ma bihı min durriv ve ateynahü ehlehu ve mislehüm meahüm rahmetem min ındina ve zikra lil ismaıyle ve idrıse ve zel kifl küllüm mines edhalnahüm fı rahmetina innehüm mines zen nuni iz zehebe müğadıben fe zanne el len nakdira aleyhi fe nada fiz zulümati el la ilahe illa ente sübhaneke innı küntü minez lehu ve necceynahü minel ğamm ve kezalike nüncil mü' zekeriyya iz nada rabbehu rabbi la tezernı fardev ve ente hayrul lehu ve vehebna lehu yahya ve aslahna lehu zevceh innehüm kanu yüsariune fil hayrati ve yed'unena rağabev ve raheba ve kanu lena ahsanet ferceha fe nefahna fıha mir ruhına ve cealnaha vebneha ayetel lil hazihı ümmetüküm ümmetev vahıdetev ve ene rabbüküm fa' tekattau emrahüm beynehüm küllün ileyna mey ya'mel minas salihati ve hüve mü'minün fe la küfrane li sa'yih ve inna lehu haramün ala karyetin ehleknaha ennahüm la iza fütihat ye'cucü ve me'cucü ve hüm min külli hadebiy va'dül hakku fe iza hiye şahısatün ebsarullezıne keferu ya veylena kad künna fı ğafletim min haza bel künna ve ma ta'büdune min dunillahi hasabü cehennem entüm leha kane haülai alihetem ma veraduha ve küllün fıha fiha zefıruv ve hüm fıha la sebekat lehüm minel husna ülaike anha müb' yesmeune hasıseha ve hüm fı meştehet enfüsühüm yahzünülümül fezeul ekberu ve tetelekkahümül melaikeh haza yevmükümüllezı küntüm natvis semae ke tayyis sicililli lil kütüb kema bede'na evvele halkın nüıydüh va'den aleyna inna künna le kad ketabna fiz zeburi mim ba'diz zikri ennel erda yerisüha ıbadiyas fı haza le belağal li kavmil ma erselnake illa rahmetel lil innema yuha ileyye ennema ilahüküm ilahüv vahıd fe hel entüm in tevellev fe kul azentüküm ala seva' ve in edrı e karıbün em beıydüm ma ya'lemü ma in edrı leallehu fitnetül leküm ve metaun ila rabbıhküm bil hakk ve rabbüner rahmanül müsteanü ala ma tesıfuENBİYA SURESİ TÜRKÇE hesaba çekilmeleri yaklaştı. Halbuki onlar gaflet içinde yüz kendilerine yeni bir öğüt bir uyarı gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler. O zulmedenler gizlice şöyle konuştular "Bu da ancak sizin gibi bir insan. Şimdi siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?" onlara dedi ki "Rabbim yerdeki ve gökteki her sözü bilir. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir." "Hayır, bunlar karma karışık yalancı düşlerdir. Hayır, onu kendisi uydurdu, hayır, o bir şairdir. Eğer böyle değilse önceki peygamberlerin mucizelerle gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin" önce helak ettiğimiz hiçbir memleket halkı iman etmedi de şimdi bunlar mı iman edecekler? önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz bir takım erkekleri peygamber gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları ise helak size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? zulmetmekte olan nice memleket kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka başka toplumlar meydana azabımızı hissedince hemen oradan süratle "Kaçmayın, o içinde şımartıldığınız bolluğa ve yurtlarınıza dönün. Çünkü sorulacaksınız" bizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler idik" onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık böyle biz hakkı batılın üzerine atarız da beynini parçalar. Bir de bakarsın yok olup gitmiş. Allah'a karşı yakıştırdığınız nitelemelerden ötürü yazıklar olsun size! ve yerde kim varsa hep onundur. O'nun katındakiler ne ona ibadetten çekinir ve büyüklenir ne de yorgunluk ve bıkkınlık ara vermeksizin gece gündüz tespih yerden, ölüleri diriltebilecek bir takım ilahlar mı edindiler? yerde ve gökte Allah'tan başka ilahlar olsaydı kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş'ın Rabbi Allah onların nitelemelerinden uzaktır, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar ondan başka ilahlar mı edindiler? De ki "Haydi getirin delilinizi! İşte benimle beraber olanların kitabı ve işte benden öncekilerin kitabı Hiçbirinde birden fazla ilah olduğuna dair hiçbir delil yok. Şüphesiz çokları hakkı bilmezler de bu sebeple yüz çevirirler." önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, "Şüphesiz, benden başka hiçbir ilah yoktur. Öyleyse bana ibadet edin" diye iken "Rahmân çocuk edindi" dediler. O böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, evlat diye niteledikleri o melekler ikrama erdirilmiş Allah'tan önce söz söylemezler ve hep onun emriyle iş onların önlerindekini de arkalarındakini de yaptıklarını da yapacaklarını da bilir. Onlar onun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi onun korkusuyla her kim, "Allah'tan başka ben de şüphesiz bir ilahım" derse böylesini cehennemle cezalandırırız. İşte biz zalimleri böyle edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik ve varacakları yere yol bulabilsinler diye ondan geçitler yollar meydana de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki, Allah'ın varlığını gösteren delillerden yüz geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar? nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize edenler seni gördükleri zaman ancak alaya alırlar. "Bu mu ilahlarınızı diline dolayan?" derler. Halbuki kendileri Rahmân'ın kitabını inkar çok aceleci tezcanlı yaratılmıştır. Size yakında âyetlerimi göstereceğim. Şimdi acele de "Eğer doğru söyleyenler iseniz bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?" edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamayacakları ve hiçbir yardım da görmeyecekleri vakti bir bilseler! o tehdit edildikleri azap onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkınlıktan dondurup bırakacak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine göz senden önce de birçok peygamberle alay edildi de içlerinden alay edenleri, o alaya aldıkları şey Muhammed! De ki "Size azab edecek olsa gece ve gündüz Rahmân'ın azabından sizi kim koruyacak?" Öyle iken onlar Rablerinin zikrinden yüz bizim dışımızda onları koruyacak ilahları mı var? O ilah edindikleri nesneler kendilerine bile yardım edemezler. Zaten onlar bizden de yardım biz onları da atalarını da, faydalandırdık. Öyle ki uzun süre yaşadılar. Ama, artık görmüyorlar mı ki, biz yeryüzünü çevresinden eksiltiyoruz? O halde onlar mı galip gelecekler? ki "Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum." Ama sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı onlara Rabbinin azabından hafif bir esinti dokunsa, muhakkak "Eyvah bize! Gerçekten biz zalim kimselerdik" günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. Yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz biz Mûsâ ile Hârûn'a, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için o Furkân'ı Tevrat'ı bir ışık ve öğüt olarak görmedikleri halde Rablerinden içten içe korkarlar. Onlar kıyamet gününden de bu Kur'an da bizim indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi siz bunu mu inkar ediyorsunuz? daha önce de İbrahim'e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu o babasına ve kavmine, "Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?" bunlara ibadet ediyor bulduk" "Andolsun, Siz de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz" gerçeği mi getirdin, yoksa sen bizimle eğleniyor musun?" dedi ki "Hayır! Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir. O bunları yaratandır ve ben de buna şahitlik edenlerdenim." yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza muhakkak bir tuzak İbrahim belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları putları paramparça "Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Muhakkak o zalimlerden biridir" bazıları, "İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk" kısmı da "O halde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki bu konuda şahitlik ederler" gelince "Sen mi yaptın bunu ilahlarımıza ey İbrahim" ki, "Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun, bakalım!" üzerine birbirlerine dönüp, "Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz" eski inanç ve inatlarına döndüler ve, "Andolsun bunların konuşmayacağını sen de bilirsin" şöyle dedi "Öyle ise siz, hâlâ Allah'ı bırakıp da, size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?"67."Yazıklar olsun, size de; Allah'ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?"68.İçlerinden bazıları, "Eğer bir şey yapacaksanız, onu yakın da ilahlarınıza yardım edin" ateş! İbrahim'e karşı serin ve esenlik ol" böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna Lût ile beraber kurtarıp, içinde âlemler için bereketler kıldığımız yere İshak'ı ve ayrıca da Yakub'u bağışladık ve her birini salih kimseler bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekatı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden Lût'a da bir hikmet ve bir ilim verdik ve onu çirkin işler yapan memleketten kurtardık. Gerçekten onlar kötü bir toplum idiler, fasık Allah'ın emrinden çıkan kimseler rahmetimizin içine soktuk. Çünkü o, gerçekten salih Muhammed! Nûh'u da hatırla. Hani o daha önce dua etmişti de biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan tufandan yalanlayanlara karşı ona yardım etmiştik. Şüphesiz onlar kötü bir toplumdu. Bu yüzden biz de onları topyekün suda ile Süleyman'ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit hüküm vermeyi Süleyman'a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah'ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz de Davud'a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz? hizmetine de güçlü esen rüzgarı verdik. Rüzgar, onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere eser giderdi. Biz her şeyi hakkıyla de şeytanlardan, Süleyman için dalgıçlık eden ve daha bundan başka işler yapanları da onun emrine verdik. Hep onları zapteden da hatırla. Hani o Rabbine, "Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha İdris'i ve Zülkifl'i de hatırla. Bunların hepsi da rahmetimizin içine soktuk. Şüphesiz onlar salih da Hani öfkelenerek halkından ayrılıp gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, "Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten nefsine zulmedenlerden oldum" diye dua de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü'minleri böyle da hatırla. Hani o, Rabbine, "Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın" diye dua de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya'yı bağışladık. Eşini de kendisi için, doğurmaya elverişli kıldık. Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, rahmetimizi umarak ve azabımızdan korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan korumuş olan kadını da Meryem'i de hatırla. Ona ruhumuzdan üflemiştik. Kendisini de, oğlunu da âlemlere kudretimizi gösteren birer delil bu İslâm, tek ümmet din olarak sizin ümmetiniz dininizdir. Ben de Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Hepsi de ancak bize halde kim mü'min olarak bir salih amel işlerse, çalışması asla inkâr edilmez. Şüphesiz biz onu ettiğimiz bir memleket halkının bize dönmemeleri Ye'cüc ve Me'cüc'ün önü açıldığı zaman her tepeden akın vaad kıyametin kopması yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin gözleri açılıp donakalmıştır. "Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz" şüphesiz siz ve Allah'tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya onlar ilah olsalardı oraya varmazlardı. Halbuki hepsi orada ebedi orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir şey kendileri için tarafımızdan en güzel mükafat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar cehennemden cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedi olarak büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, "İşte bu, size vaad edilen mutlu gününüzdür" diyerek kağıt tomarlarının dürülmesi gibi göğü düreceğimiz günü düşün. Başlangıçta ilk yaratmayı nasıl yaptıysak, -üzerimize aldığımız bir vaad olarak- onu yine yapacağız. Biz bunu muhakkak Zikir'den Tevrat'tan sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye bunda Allah'a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj Muhammed! Seni ancak âlemlere rahmet olarak ki "Bana ancak, ilahınızın yalnızca bir tek ilah olduğu vahyolunuyor. Artık müslüman oluyor musunuz?" yüz çevirirlerse, de ki "Bana emrolunanı, ayırım yapmadan size eşit olarak bildirdim. Tehdit edildiğiniz şey yakın mı yoksa uzak mı, bilmiyorum."110."Şüphesiz, Allah sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediğinizi de bilir."111."Bilmem! Belki bu mühlet sizin için bir imtihan ve bir vakte kadar yararlanmadır."112.Peygamber, "Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân'dır" dedi.
Hafızayı güçlendirmek ve zihni açmak için hergün okunması gereken ayet Enbiya Suresi / 79. Ayet فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمَانَ وَكُلًّا آتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًا وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُودَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَ وَكُنَّا فَاعِلِينَ Fe fehhemnâhâ suleymânsuleymâne, ve kullen âteynâ hukmen ve ılmen ve sehharnâ mea dâvudel cibâle yusebbihne vet tayrtayre, ve kunnâ fâılînfâılîne. Videosu Bildirilmesi lâzım olanı söyledim sana, Yâ faydalanırsın, yâ da çarpar kulağına. İmam-ı Rabbani
KuranENBİYÂ Suresi84. Ayetiفَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِهِ مِن ضُرٍّ وَآتَيْنَاهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنْ عِندِنَا وَذِكْرَى لِلْعَابِدِينَfesteceb-nâ fe istecebnâbunun üzerine icabet ettiklehuonunfeböylecekeşef-nâgiderdik, kaldırdıkmâşeybi-hîonamin durrinzarardanve âteynâ-huve biz ona verdikehle-huehlini, ailesinive misle-humve bir misli dahamea-humonlarla beraberrahmetenbir rahmetmin ındi-nâkatımızdanve zikrâve bir zikir, bir öğütli el âbidînekullar için Abdulbaki GölpınarlıDerken duâsını kabûl ettik de ne zarara uğradıysa giderdik ve katımızdan rahmet ve ibâdet edenlere ibret olmak üzere ona âilesini ve onlarla berâber daha da bir mislini ParlıyanDerken duasını kabul ettik de, O'nu çektiği dertten kurtardık ve katımızdan bir rahmet ve ibadet edenlere bir ibret ve hatıra olmak üzere, O'na ailesini ve onlarla beraber, hastalık dolayısıyla kaybettiklerinin bir mislini de UğurBunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere onun duasını kabul ettik; kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik ve ona aile efradını, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha HulusiBiz de Ona icabet ettik ve hastalığından kurtardık. . . Ayrıca ona, indîmizden bir rahmet ve abidler yakîn gelene kadar gerekli çalışmaları yapanlar için hatırlatma olarak, ehlini ve onlarla beraber onların mislini de TekinOnun duasını kabul ettik. Başına gelen dertten, hastalıktan onu kurtardık. Katımızdan bir rahmet, bizi tanımada, candan müslüman olarak bize bağlanmada, saygıyla bize kulluk ve ibadette daim olanlara bir hâtıra, inkâr edenlere de bir uyarı olmak üzere, kaybettiği nüfusunu bir kat artırarak ona yeni bir nesil Varol Biz de onun duasını kabul ettik, üzerindeki derdi kaldırdık ve tarafımızdan bir rahmet, ibadet edenler için de bir ibret olarak ona ailesini ve onlarla birlikte bir o kadarını daha BulaçBöylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha Fikri YavuzBiz de duasını kabul edip hemen kendisindeki hastalığı giderdik. Tarafımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için de bir hatıra olmak üzere, ona diriltmek suretiyle hem ailesini çoluk çocuğunu, hem onlarla beraber daha bir katını BayraklıBiz de onun duasını kabul etmiş ve başına gelen sıkıntıyı kaldırmıştık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere, ona tekrar ailesini ve olanlarla beraber bir katını daha vermiştik.[333]Bekir SadakBiz de onun duasini kabul etmis ve basina gelenleri kaldirmistik. Katimizdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatira olmak uzere ona tekrar ailesini ve kaybettikleriyle bir mislini daha YıldırımOnun duasını kabul etmiş, kendisinden o dert ve marazı gidermiştik ve bizden bir rahmet, ibâdete gönül verip devam edenlere bir anı olmak üzere ona, ailesini, onlarla beraber kaybettiklerinin bir mislini de KülünkoğluBiz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha İşleri eskiBiz de onun duasını kabul etmiş ve başına gelenleri kaldırmıştık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere ona tekrar ailesini ve kaybettikleriyle bir mislini daha VakfiBunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere onun duasını kabul ettik; kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik ve ona aile efradını, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha YükselBiz ona cevap vererek ne sıkıntısı varsa onu giderdik. Katımızdan bir rahmet, kulluk edenlere bir hatırlatma olarak kendisine, ailesini ve onların bir mislini Hamdi YazırBiz de duâsını kabul ettik de hemen kendisindeki durru açtık ve tarafımızdan bir rahmet ve âbidler için bir muhtıra olmak üzere ona ehlini ve beraberlerinde onların bir mislini de verdikElmalılı sadeleştirilmişBiz de duasını kabul ettik; hemen kendisindeki sıkıntıyı giderdik. Tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir uyarı olmak üzere ona ailesini ve onlarla birlikte olanların bir mislini daha verdik!Elmalılı sadeleştirilmiş - 2Biz de onun duasını kabul ettik de başına gelenleri kaldırdık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere, ona tekrar ailesini ve kaybettikleriyle bir mislini daha verdik .Fizilal-il KuranBiz de duasını kabul ederek pençesine düştüğü derdi giderdik. Ayrıca karşılıksız rahmetimizin bir eseri olarak ve bize kulluk edenlerin her zaman anacakları bir örnek olsun diye eski ailesini kendisine bir kat fazlası ile yeniden OnanBöylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik, ona katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ehlini ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha Basri ÇantayBiz de onu n bu duasını kabul etmiş, kendisindeki o zararı gidermiş, tarafımızdan bir rahmet ve ibâdet edenler için bir haatıra olmak üzere hem ailesini, hem onlarla beraber daha bir mislini ona vermişdik. Hayrat Neşriyat Bunun üzerine biz de onun duâsını kabûl etmiştik de kendisinde bulunan zararıo hastalığı açmış kaldırmıştık; katımızdan bir rahmet ve bize kulluk edenlere bir ibret olmak üzere, ona âilesini ve onlarla berâber bir mislini daha KesirBiz de onun duasını kabul etmiş ve uğradığı sıkıntıyı kaldırmıştık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere, ona hem ailesini, hem de bir katını ÇelikBunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir hatırlatıcı olmak üzere onun duasını kabul ettik, uğradığı sıkıntısını giderdik ve ona aile efradını, ayrıca onlarla birlikte bir mislini daha EsedBunun üzerine, onun bu yakarışına karşılık verdik ve o'nu çektiği dertten kurtardık; ayrıca, o'na katımızdan bir rahmet ve Bize kulluk edenlere bir ders olmak üzere, sayılarını bir kat artırarak yeni bir zürriyyet Nasuhi BilmenBiz de O'nun duasını kabul ettik de O'nda olan ızdırabı açıverdik ve O'na ehlini ve onlar ile beraber onların bir mislini kendi tarafımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir mev'ize olmak üzere ÖngütBiz de onun bu niyazını kabul etmiş, uğradığı sıkıntıyı kaldırmış, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere ona hem âilesini hem de kaybettikleriyle beraber bir mislini daha PirişOnun duasını kabul etmiş ve sıkıntısını gidermiştik. Ona, ailesini ve onlarla beraber, katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir ibret olarak bir katını daha Yıldırım83-84 Eyyûb’u da an. Hani o "Ya Rabbî, bu dert bana iyice dokundu. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın" diye niyaz etmiş, Biz de onun duasını kabul buyurup katımızdan bir lütuf ve ibadet edenlere bir ders olmak üzere, hastalığını iyileştirmiş, kendisine aile ve dostlarını bir misliyle beraber AteşBiz de onun du'âsını kabul etmiş, kendisine bulaşan derdi kaldırmıştık; ona tarafımızdan bir rahmet ve ibâdet edenler için bir öğüt olarak âilesini ve onlarla beraber bir katını daha KuranBöylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha ŞimşekBiz de onun duasını kabul ettik, bütün dertlerini giderdik; katımızdan bir rahmet eseri ve Allah'a kulluk edenlere bir ibret olarak, ailesini ve bir o kadarını daha ona Nuri ÖztürkHemen cevap verdik ona, kendisindeki derdi kaldırdık. Tarafımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir hatırlatma olarak, ona ailesini ve beraberinde benzerlerini de verdik. En çok arananlar kelimelerEn çok okunan hakkında33 farklı kuran mealini aynı anda okumanızı ve kıyaslamanızı sağlar, Kuran ayetlerinin Arapçasını okunaklı şekilde sunar. Arapça okunuşlarını Türkçe seslendirme karşılığıyla birlikte görebilmenize yarar. Hepsinden önemlisi, Çok uzun çalışmalar sonucu özel olarak geliştirilmiş arama motoru ile; Tüm kuran meallerini ve arapça karşılıklarını doğru ve hızlı şekilde aramanızı sağlar.
ENBİYA SURESİ -79 ayeti Fazileti Cüpheli Ahmet Hoca Hafızanın açılmasını sağlayan ayeti kerime; Zihin açıklığı için hergün 10 kere okunmalıHafızanın açılmasını sağlayan ayeti kerime; Fe fehhemnâhâ suleymânsuleymâne, ve kullen âteynâ hukmen ve ılmen ve sehharnâ mea dâvudel cibâle yusebbihne vet tayrtayre, ve kunnâ fâılînfâılîne. Elmalılı sadeleştirilmiş - 2 Biz onun hükmünü hemen Süleyman'a bildirmiştik; zaten herbirine hüküm ve ilim vermiştik. Davud'la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bütün bunları yapan bizdik. Unutkanlık için, Bu ayeti kerime ayrıca bir bardak suya 7 kere okunup içilir.
فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمَانَ ۚ وَكُلًّا آتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًا ۚ وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُودَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَ ۚ وَكُنَّا فَاعِلِينَ Fe fehhemnaha süleyman ve küllen ateyna hukmev ve ılmev ve sehharna mea davudel cibale yüsebbıhne vet tayr ve künna faılın Kelime Okunuşu Anlamı Kökü فَفَهَّمْنَاهَا fe fe hhemnāhā onu bellettik سُلَيْمَانَ suleymāne Süleyman’a وَكُلًّا ve kullen ve hepsine حُكْمًا Hukmen hükümdarlık وَعِلْمًا ve ǐlmen ve bilgi وَسَخَّرْنَا ve seḣḣarnā ve boyun eğdirdik الْجِبَالَ l-cibāle dağları يُسَبِّحْنَ yusebbiHne tesbih eden وَالطَّيْرَ ve TTayra ve kuşları فَاعِلِينَ fāǐlīne bunları yaparız Abdulbaki Gölpınarlı Abdulbaki Gölpınarlı O hükmü, biz anlatmıştık Süleyman’a ve hepsine de peygamberlik ve bilgi vermiştik ve berâberce Tanrıyı tenzîh etmek için dağları ve kuşları, Dâvûd’a râm ettik ve bunları yaptık, gücümüz yeter yapmaya. Abdullah Parlıyan Abdullah Parlıyan Biz o meselenin çözümünü gerektiren hükmü, Süleyman’a anlattık ki, her ikisine de ayrı bir hüküm, ayrı bir bilgi verdik. Davud’la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları boyun eğdirdik. Evet biz idik bunları düzenleyip yapanlar. Adem Uğur Adem Uğur Böylece bunu bu fetvayı Süleyman’a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm hükümdarlık, peygamberlik ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud’a boyun eğdirdik. Bunları biz yapmaktayız. Ahmed Hulusi Ahmed Hulusi Biz Süleyman’ı bu konuda anlayışlı kıldık! Her birine bir hüküm ve bir ilim verdik. Davud da tespih ederken, dağları ve kuş cinsini hizmetine verirdik... Fâiller biz idik. Ahmet Varol Ahmet Varol Biz bunun hükmünü Süleyman’a bildirdik. Her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etmeleri üzere dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bütün bunları yapan bizdik. Ali Bulaç Ali Bulaç Biz bunu hükmü Süleyman’a kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bunları Yapanlar Biz idik. Ali Fikri Yavuz Ali Fikri Yavuz Biz, o meselenin hükmünü Süleymân’a bildirdik. Bununla beraber her birine bir hüküm ve bir ilim vermiştik. Davud ile birlikte tesbih etmek üzere, dağları ve kuşları ona bağlı kılmıştık. Biz bu gibi acaib işleri peygamberlere yapanlarız. Bayraktar Bayraklı Bayraktar Bayraklı Böylece hükmü Süleymân`a biz anlatmıştık. Her ikisine de sağlam bir muhakeme gücü ve ilim vermiştik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Dâvûd`a boyun eğdirdik. Biz her şeyi yaparız. Bekir Sadak Bekir Sadak Suleyman’a bu meselenin hukmunu bildirmistik; her birine hukum ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etsinler diye daglari ve kuslari buyruk altina aldik. Bunlari Biz yapmistik. Celal Yıldırım Celal Yıldırım Biz onun çözümünü gerektiren hükmü Süleyman’a anlattık. Her ikisine de ayrı bir hüküm, ayrı bir bilgi verdik. Dâvud’la beraber tesbîh etsinler diye dağlara ve kuşlara baş eğdirdik; evet biz idik bunları düzenleyip yapanlar.. Cemal Külünkoğlu Cemal Külünkoğlu Biz çözüm getirecek hükmü Süleyman`a kavratmıştık. Zaten her birine hükümdarlık ve ilim vermiştik. Davut ile birlikte, Allah`a tespih etsinler diye dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan bizdik. Diyanet İşleri Diyanet İşleri Biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik. Diyanet Vakfı Diyanet Vakfı Böylece bunu bu fetvayı Süleyman’a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm hükümdarlık, peygamberlik ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud’a boyun eğdirdik. Bunları biz yapmaktayız. Edip Yüksel Edip Yüksel Süleyman’a, doğru anlama yeteneği bağışladık. Her birine bilgi ve bilgelik verdik. Davud’un emrine dağları ve kuşları verdik. Biz bunları yapmıştık. Elmalılı Hamdi Yazır Elmalılı Hamdi Yazır Biz onun hükmünü hemen Süleyman’a bildirmiştik; zaten herbirine hüküm ve ilim vermiştik. Davud’la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bütün bunları yapan bizdik. Fizil-al il Kuran Fizil-al il Kuran Davud’un verdiği bu hükmü, Süleyman’ın kavrayıp onaylamasını sağladık. Her ikisine de egemenlik ve bilgi verdik. Allah’ı noksanlıklardan tenzih etme konusunda dağları ve kuşları Davud’a boyun eğdirdik. Biz bunları yaparız. Gültekin Onan Gültekin Onan Biz bunu hükmü Süleyman’a kavrattık fefehhemnaha, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birtikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bunları Yapanlar biz idik. Harun Yıldırım Harun Yıldırım Böylece bunu bu fetvayı Süleyman’a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm hükümdarlık, peygamberlik ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud’a boyun eğdirdik. Bunları biz yapmaktayız. Hasan Basri Çantay Hasan Basri Çantay Biz onu n fetvasını hemen Süleymana anlatmışdık. Zâten biz, her birine hüküm, ve ilim vermişdik. Dağları ve kuşları, Dâvud ile birlikde tesbîh etmek üzere, râm etmişdik. Bütün bunları yapanlar bizdik. Hayrat Neşriyat Hayrat Neşriyat Bunun üzerine onu o hâdise hakkındaki hükmü Süleymân`a anlattık. Bununla berâber her birine hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları, Dâvûd`la berâber tesbîh etmek üzere ona itaatkâr kıldık. Ve bütün bunları yapanlar biz idik. İbn-i Kesir İbn-i Kesir Biz bu hükmü hemen Süleyman’a belletmiştik. Her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bunları yapanlar Bizdik. İlyas Yorulmaz İlyas Yorulmaz Sonra Süleyman’ın bu konu hakkındaki verileri doğru kavramasını sağlamış ve hepsine Davut ve Süleyman’a hükümler ve ilim verdik. Ve Davut’la beraber Rabbini tesbih eden dağları ve kuşları onun emrine verdik ve biz bunları yapanlardanız bunları yapabilme gücüne sahibiz. İskender Ali Mihr İskender Ali Mihr Böylece onu bu hükmü, Süleyman anlattık. Ve hepsine hikmet ve ilim verdik. Davut beraber tesbih eden etsinler diye dağları ve kuşları musahhar emrine amade kıldık. Ve bunları yapan, Biziz. Kadri Çelik Kadri Çelik Biz bunu yargılamayı Süleyman’a kavrattık. Davud ve Süleyman’ın Her birine de hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih eden dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bunları Yapanlar biz idik. Muhammed Esed Muhammed Esed ve bu olayda Süleyman’ın dava konusunu daha derinden anlamasını sağladık; bununla birlikte, Biz her ikisine de sağlam bir muhakeme gücü ve ilim bahşetmiştik. Bizim sınırsız kudret ve yüceliğimizi anarken, dağı taşı ve kuşları Davud’un çağrısına boyun eğdirdik; ve Biz dilediğimiz her şeyi yapabilme kudretine sahibiz. Mustafa İslamoğlu Mustafa İslamoğlu fakat bu davada Süleyman`a daha derin bir kavrayış vermiştik. Bununla beraber Biz, her birine sağlam bir muhakeme ve seçip ayırma yeteneği kazandıran bir bilgi tasavvuru bahşettik. Zaten Davud ile birlikte, emrimize amade kıldığımız dağlar da O`nun kudret ve ihtişamını dillendiriyordu, kuşlar da... Zira Biz, her zaman istediğimizi gerçekleştiririz. Ömer Nasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen Onu onun hükmünü derhal Süleyman’a anlattık ve herbirine bir hüküm ve bir ilim ihsan ettik. Ve Dâvud’a dağları ve kuşları musahhar kıldık, onunla beraber tesbihte bulunurlardı. Ve bunları yapanlar olduk. Ömer Öngüt Ömer Öngüt Biz Süleyman’a bu meselenin hükmünü belletmiştik. Biz onların her birine hüküm ve ilim verdik. Davut’a dağları ve kuşları musahhar kıldık, onunla beraber tesbihte bulunurlardı. Bunları yapan bizdik. Sadık Türkmen Sadık Türkmen Biz süleyman’a yargıyı dava konusunu iyice inceden inceye, derinlemesine bellettik ve her birine bir hüküm/yargı gücü ve ilim verdik. Davud’a, kuşlarla beraber tesbih eden dağları boyun eğdirdik. Biz bunları yapanlarız! Seyyid Kutub Seyyid Kutub Davud’un verdiği bu hükmü, Süleyman’ın kavrayıp onaylamasını sağladık. Her ikisine de egemenlik ve bilgi verdik. Allah’ı noksanlıklardan tenzih etme konusunda dağları ve kuşları Davud’a boyun eğdirdik. Biz bunları yaparız. Suat Yıldırım Suat Yıldırım Biz çözümü ihtiva eden hükmü Süleyman’a bildirdik. Bununla beraber, her birine bir hüküm ve bir ilim verdik. Dağları ve kuşları Davud’un emrine verdik. Onunla beraber takdis ve ibadet ederlerdi. Biz dilediğimiz her şeyi yapma kudretine sahibiz. Süleyman Ateş Süleyman Ateş O hükmü Süleymân’a bellettik. Onların hepsine de hükümdarlık ve bilgi verdik. Dâvûd’a dağları ve kuşları boyun eğdirdik, onunla beraber tesbih ediyorlardı. Biz bunları yaparız. Şaban Piriş Şaban Piriş Onu Süleyman’a belletmiştik. Her birine hikmet ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye dağları ve kuşları hizmetine verdik. Bunları yapan biz idik. Tefhim-ul Kur'an Tefhim-ul Kur'an Biz bunu hükmü Süleymana kavrattık, her birine de hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bunları Yapanlar biz idik. Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Nuri Öztürk Onu Süleyman’a derhal kavrattık. Herbirine hükümdarlık ve bilgi verdik. Dâvud’a dağları boyun eğdirdik. Kuşlarla beraber tespih ediyorlardı. Yapmak isteyince yapanlarız biz. Yusuf Ali İngilizce Yusuf Ali İngilizce To Solomon We inspired the right understanding of the matter to each of them We gave Judgment and Knowledge; it was Our power that made the hills and the birds celebrate Our praises, with David it was We Who did all these things.
enbiya suresi 79 ayet ne için okunur